Bütün peygamberler örnek şahsiyetlerdir. Hepsi de Allah tarafından seçilmiş ve hidayete erdirilmişlerdir. (En’am:90) İçlerinden birini örnek alıp onun gibi yaşayan kurtuluşa erenlerden olur. Çünkü hepsi de en mükemmel insan olma yüceliğine erişmişlerdir. O manada birbirinden fakları da yoktur. (Bakara:285) Her biri bilhassa gönderildikleri kavimlere Örnek olmuş, bir sonraki peygamberle görevleri sona ermiştir. Çünkü son gelen örnek alınmaya daha yakındır. Bizim Peygamberimiz de son gelen olmakla örnek alınması gereken en son peygamberdir ve daha da önemlisi kıyamete kadar aynı mevkii koruyacak olan da odur. Allah (cc) onu gelişinden itibaren bütün zamanların en ahlaklısı, en bilgesi ve en mükemmeli olarak donatmıştır. O halde onu anlatanlar, onu yazanlar, onu tarif edenler dosdoğru nakletmelidirler. Yanlış anlatım, yanlış haber, yanlış tasvir… hem Müslümanın yanlış algılamasına hem de her biri potansiyel birer Müslüman adayı olan gayri Müslimlere kötü örnek ve kötü algıya neden olur ki Allah korusun çok büyük tehlike ve vebali içerir.
Hz. Peygamberin (SAV) Algılanmasında ne yazık ki akıllara durgunluk verecek yanlışlar ve komplolar söz konusudur. Hayatını, dinimize zarar vermek için İslamî ilimlere adamış Batılılar bir yana samimiyetle siyer ilmine hizmet veren Müslüman âlimler bile onu saldırgan, işkenceci, şehvet düşkünü, acımasız, insan hayatına önem vermeyen… biri olarak takdim ediyorlar. Diyelim ki Batılının dini başka, niyeti belli. Ama bizim safdillere ne olmuş! Eğer çocuklarımıza onların naklettiği gibi anlatmış olsak hiç birimiz Müslüman zürriyet yetiştiremeyeceğimiz ortadadır. Aşağıda nakledeceğimiz İslam Peygamberi tablosuna bakınız; ardından değerlendireceğiz.
“Ukl ve Urayne kabilelerinden bir grup insan (Muhtemelen 8 kişi) Allah Resulü (sav)’e gelip Müslüman oldular. Ancak Medine’nin havası onlara iyi gelmediği için hasta oldular. Bunun üzerine Resulullah (sav) onlara develerin ve çobanın bulunduğu yeri tavsiye etti. Kendilerine oraya gitmelerini, develerin sütlerinden ve idrarlarından içmelerini söyledi. Gittiler. Sağlıklarına kavuşup semirdiler. Ardından da Nebi (sav)’in çobanını/çobanlarını öldürdüler. Develeri sürüp götürdüler. Durum Nebi (sav)’e haber verilince hemen arkalarından takipçi yolladı. Onları yakalayıp getirdiler. Gözlerine mil çekilmesini, ellerinin ve ayaklarının kesilmesini sonra da Harre’nin (Kızgın kayalık) bir kenarına atılarak o şekilde ölüme terk edilmelerini emretti. Peygamberimiz su vermemize bile izin vermedi. Orada bağıra bağıra öldüler.” (Buhari, Zekât/68, Cihad/52/151; Tecrit/Vudu, 172; Müslim, Kesame /9-14, 1671; Ebu Davud, Hudud 3, hadis 4364-4371; Tırmizi, Ebvabu’t-Tahare/55, 72-73; Nesei, Tahrimü’d-Dem /7; Ibn Mace, Hudud/20, hadis 2578-2579.)
Kaynaklara dikkat edilirse rivayet muteber bütün hadis mecmualarında yer almış. Bu hadisi orta dereceli okullarda öğrencilere okuttuğunuz zaman o körpe beyinler Peygamber için, İslam için ne tür bir algıda bulunabilirler? Yabancının yaptığı belli; siz uydurmadır deseniz de sahih oluşunu ispat yönünde yapmadığını bırakmaz. Bu örnekler o kadar çoktur ki gerçekten yukarıda sıraladığımız kötü huyları Peygamberimize reva görenler önce Müslüman hadis ve tarih âlimleridir.
Peygamberimizi bir de farklı taraftan bakıp anlatmaya çalışalım:
Eşi, en sevgilisi, en sevgilisinin kızı Hz Ayşe Anamıza zina suçu isnat edilmiş ve o, üzüntünün ve kahrın doruklarındadır. Rivayetlere bakılırsa şüpheye düştüğü bile olmuş. Eşine karşı en ağır tavrı biraz uzak durmak olmuştur. Recm İslam’da vardır! diye yırtınanlar onun Ayşe anamızı recm etmeyişini nasıl açıklarlar acaba! Nihayet Yüce Allah (cc) ayet indirip Anamızı temize çıkarmıştır. (Nur:11)
Herkesin dilindedir ki sevgi Peygamberi, namaz kılarken çocuklar üzerine çıksa kucağına alır secdeden öyle kalkar, kıyamda kucağında tutarak rüku ve secde edermiş.
Biz uzun uzadıya onun güzel ahlakını, insan sevgisini sayıp döksek, bizim dayanacağımız kaynaklar da aynı hadis kitapları olacağından şüpheden uzak olamayacaktır. Ancak çok önemli bir nokta var ki onun yüce ahlak üzere olduğunun ispatı olmaya yeterlidir: Müsteşrik âlimler dahi Hz. Peygamberin değil işkence etmek bir kimseyi incittiğine, kalp kırdığına, hakaret ettiğine… dair iddiada bulunamamaktadırlar.
Biz Müslümanlar için en önemlisi ise Allah’ın şahitliğidir:
– Ve sen elbette yüce bir ahlak üzeresin. (Kalem:4)
Kısaca ve kabaca diyoruz ki, ondan söz edenin, ağzından çıkanı kulağı duymalıdır.
Sadık Güner