Müslüman yarışa Kur’an’la birlikte başladı. Kur’an bu kalkışta tempoyu yavaş tutup 23 yılda hızları eşitledi. Sonuç olarak sahabe yaşayışı, Peygamber ahlakına yani Kur’an ahlakına erişti. Çünkü koşan, daima ileri giden mümin Kur’an’ın nurunu hemen yanı başında buluyor, ondan ilhamla yolun doğrusuna, Allah yoluna yerleşiyordu.
Hz. Resûlullah’ın (SAV) vefatından sonra Müslümanlar tempoyu düşürmeye başladılar. Binaenaleyh hızını sürekli artıran Kur’an mesafeyi açmaya başladı. Ne acıdır ki bu süreç hiç kesintiye uğramadı. Özellikle hadislerin derlenme çalışmalarının tamamlandığı hicri 3. asırda Kur’an çok büyük ölçüde kenara itildi. Uydurma hadislerin dinimizi istila etmesi sonucunda ise bu tür hadislerden beslenen fıkıh mezhepleri ortaya çıktı ve Müslümanın Kur’an yolundaki hızı tamamen kesilmiş oldu. Yetmedi, sonra gelen taklitçi ulema da, “içtihat kapısı kapanmıştır; bundan böyle mevcut mezhep imamlarının görüşleri ekseninde kalmak şartıyla ilim yapılabilir”, yaklaşımını İslami ilimlerin hafızasına kazıdılar. İslami duraklama işte bu dönemlerde baş gösterdi. Bütün dünyanın gördüğü İslam’ın fetreti meselesi başka sebeplere dayandırılıyorsa da hepsinin ana kaynağı tam bu işaret ettiğimiz “Kur’an’dan Uzaklaşma” meselesidir. Bakın âyet bu gerçeğe nasıl işaret ediyor.
(O gün) Peygamber der ki: Ey Rabbim! Kavmim bu Kur’ân’ı terk edip dışladılar.(25/Furkan:30)
Maalesef bu acı tablo günümüze kadar gelmiştir. Kur’an ise tahmin edileceği gibi öyle bir hıza erişmiştir ki dünyanın en medeni ve bilgili insanlarına kaynak olmaya devam etmektedir. Gidişata bakılırsa Müslüman’ın tekrar başa dönüşü için, geride bıraktığı kadar bir sürece ihtiyacı vardır. Unutulmamalıdır ki, bu süreç sonunda Müslüman’ın varacağı nokta kaldığı yerdir. Oradan Kur’an’a erişme süreci başlayacak ve hızını akıl almaz boyutlara taşıması gerekecektir. Bu hız ancak dünyanın en akıllı, en mütefekkir, en çalışkan, en medeni ve en bilgili toplumu olmasıyla doğru orantılı olarak artacak ve belki arayı kapatmaya başlayacaktır. Başka türlü olması nasıl beklenebilir ki? Kur’an’ı akıllı, bilgili ve medeni Batı insanının anlayabildiği kadar anlayamayan Müslüman’ın, gene gerilerde nal toplayacağından tabii bir şey olamaz elbette.
Onun için biz diyoruz ki,
Ey halis Müslüman! İyi bak, iyi gör, iyi anla; bu güne kadar tabi olduğun İslami müktesebat ve taklit ettiğin ulemanın seni getirdiği nokta ortada. Bu İslam seni Allah’ın (cc) emrettiği yere taşımadı, taşımıyor. Artık başka sığınaklar bulmalısın. Kendine başka rehberler edinmelisin. Kalıplaşmış hafızanı ve saplantılarını bir kenara koy ve bu sefer farklı şeyler söyleyen, o eskileri reddeden aykırı ilim ehline kulak ver. Torunlarına o köhnemiş mirası devretmenin vebalini de alıp hesap gününe yollanma!
Biraz da Kur’an’a bak ve düşün!
– And olsun ki, biz Kur'an'ı düşünüp Öğüt almak için kolaylaştırdık; fakat düşünen mi var? (54/Kamer:17.22.32.40)
Sadık Güner